Hiponatremiye neyin sebep olduğunun belirlenmesinin önemine dikkat çeken Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Uzmanı Dr. Gizem Kumru “Tekrar eden ve devam eden sodyum düşüklüğünün altında farklı sebepler yatabilir” dedi. Sodyum düşüklüğünde tuz alımının çok önemli olduğunu vurgulayan Sağlıklı Beslenme Uzmanı Esra Oksay ise “Sodyum düşüklüğü bol tuzla desteklenir. Sodyum oranı yüksek olan maden suları, süt, balık, kuruyemiş, yer elması tüketmek faydalıdır” diye konuştu.
Sümeyye Aksu / Özel Haber - SODYUM vücudun gereksinim duyduğu temel minerallerden birisidir. Sodyum vücudumuzun dengesi için önemli bir mineraldir. Besinlerin içeriğinde doğal olarak bulunur. Sofra tuzu en önemli sodyum kaynaklarından biridir. İnce bağırsaklardan emilir; idrar, dışkı ve terle atılır. İshal, kusma, aşırı idrar yapma, aşırı terleme ile kayba uğrar. Peki sodyum nedir, “hiponatremi” denilen sodyum düşüklüğü ne anlama gelir? Sodyum düşüklüğünün yol açacağı sağlık sorunları nelerdir? Aynı zamanda sodyum zengini besinler nelerdir, beslenmede nelere dikkat etmeliyiz. Tüm merak edilenleri Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefrolog Uzm. Dr. Gizem Kumru ve Sağlıklı Beslenme Uzmanı Esra Oksay Diriliş Postası’na anlattı. “SODYUM HAYATİ ÖNEME SAHİP” Uzm. Dr. Kumru, sodyumun, vücutta normal sınırlarda bulunması gereken en önemli minerallerden biri olduğunu söyledi. Sodyumun besinlerle vücuda alındığını, sofra tuzunun (sodyum klorür) en önemli kaynak olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Kumru, “Sodyum aslında tuzun içeriklerinden birisi. Sodyum ve klor vücudumuzda en fazla bulunan katyon. O yüzden de insan hayatı için hayati öneme sahip. Hem sinir kas sisteminin düzgün çalışması hem de sıvı dengesinin ve kan basıncının kontrolü için önemli bir minarel. Günlük tuz alınımı 6-8 gram civarında olmasını isteriz” dedi.
HAFİF ORTA VE CİDDİ DERECELERİ VAR Sodyumun vücuttaki normal referans değerinin 135-145 mEq/L (milimmol) aralığında olması gerektiğini vurgulayan Uzm. Dr. Kumru, “135’in altında olması sodyum düşüklüğü olarak tanımlanıyor. Bunun da dereceleri var. Hafif, orta ve ciddi şeklinde. Eğer milimmol birimi 125’in altına düşerse, bu ciddi sodyum eksikliği anlamına geliyor ve ciddi belirtiler bu aşamadan sonra ortaya çıkıyor. Belirgin ciddi sodyum düşüklüğünde nöbetler, komaya kadar giden bir tabloya sebep olabilir. Özellikle 115’in altına düşmesi hayati tehlike yaratacak şeylere sebep olabilir. 125’in altına düşmesi semptomlara, 115’in altına düşmesi de ciddi hayati tehlike yaratabilecek sıkıntılara sebep olabilir” diye konuştu. “FARKLI SEBEPLER YATABİLİR” Hiponatremiyeneyin sebep olduğunun önemli olduğuna dikkati çeken Uzm. Dr. Kumru, “Sadece sodyum düşüklüğünün değil, altta yatan başka bir hastalık varsa onunda tedavi edilmesi lazım. Tekrar eden ve devam eden sodyum düşüklüğünün altında farklı sebepler yatabilir. Zaten biz sodyum düşüklüğünde pek çok şeyi araştırıyoruz. Hastanın kullandığı ilaçlar, bazı hormanel bozuklukları, böbrek hasarı olması, siroz, kalp yetersizliği bunların hepsinin araştırılması lazım” ifadelerini kullandı. |
|
HİPONATREMİYE YOL AÇAN NEDENLER
Uzm. Dr. Kumru, hiponatremiye yol açan nedenleri “tuz alımının aşırı kısıtlanması, özellikle tansiyon ilaçlarıyla ya da sıcakta terlemeyle sodyumun vücuttan çok fazla atılması, kusma, ishal gibi nedenlerle sodyum kaybının yaşanması” olarak özetledi.
“VÜCUDUN SU DENGESNİ SAĞLAMASI ÇOK ÖNEMLİ”
Kanda yeterli oranda sodyum bulunmasının vücudun su dengesinin sağlanması açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Kumru, “Kanda düşük sodyum, suyun kan damarlarında tutulmasını engeller, damar dışı dokuların arasına fazla su çıktığı için ödem meydana gelir, özellikle beyinde bu olay sonucu beyin ödemi meydana gelir. Düşük sodyum, kanda su oranının azalmasına, kanın daha koyu olmasına yol açar. Bu da damar içi pıhtılaşmanın artmasına, özellikle kılcal damarlarda kanın akıcılığının azalmasına yol açar, böylece hücrelerin beslenmesi ve canlılığı azalır” dedi.
HİPONATREMİ BELİRTİLERİ
Hiponatreminin belirtilerini de hafiften ağır tabloya doğru; "iştahsızlık, halsizlik, baş dönmesi, denge bozukluğu, tansiyon düşmesi, baş ağrısı, bilinç bulanıklığı, bilinç kaybı, bulantı, kusma, kaslarda sertleşme, kasılma ve kramplar, solunum bozulması, solunum durması, koma, ölüm" olarak sıralayan Uzm. Dr. Kumru, şu önerilerde bulundu: "Beslenmede aşırı tuz alımı olmamalı; ancak özellikle tansiyon ilacı ve idrar söktürücü ilaçları kullanan hastalar tuzu tamamen kısmamalıdır. Bu kişilerin hafif tuzlu yemeleri daha doğru olur. Özellikle yaz mevsiminde tuz kaybı arttığı için biraz daha fazla tuz alınması uygundur. Miktar olarak söylemek gerekirse ortalama günde 1 çay kaşığı kadar tuz almak doğru olur. Ayrıca sık sık tansiyon kontrolleri, hiponatremi belirtilerinin gözlenmesi ve kanda sodyum kontrolleri yapılması da iyi olur.”
***
Uzmana başvurulması gerekiyor
CİDDİ bir şekilde sodyum düşüklüğü varsa mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini ve altındaki sebeplerin öğrenilmesi gerektiğini vurgulayan Esra Oksay, “Böbreklerle, kalple, karaciğer fonksiyonlarıyla veya böbrek üstü bezleriyle alakalı bir durumda olabilir. O yüzden önce bir uzmana danışılmalı altında yatan sebep öğrenildikten sonra zaten önce bir serumla müdahale edilir” dedi.
“TUZ ALIMI ÇOK ÖNEMLİDİR”
Sodyum düşüklüğünde tuz alımının çok önemli olduğunu dikkati çeken Oksay sözlerini şöyle sürdürdü: “Sodyum düşüklüğü bol bol tuzla desteklenir. Yiyeceklere bol tuz alımı sağlanır. Sonrasında mutlaka maden suyu özellikle sodyum oranı yüksek olan maden suları tercih edilmeli. Onun dışında yiyeceklerden de süt, balık, kuruyemiş, yer elması iyi birer sodyum kaynağıdır. Bunlar beslenmesinde bulunmalıdır sodyum düşüklüğü olanların. Günlük sodyum alım miktarı vücudun 500 mgdır. Bu değerlere ulaşıldığı zaman ekstra bir tedaviye gerek yoktur. Normal beslenmesiyle günlük ihtiyacını karşılar.”
SODYUM POTASYUM ÖNEMLİ LİKİTLERDİR
“Kronik hiponatremivarsa bunun altında yatan başka bir şey vardır mutlaka” diyen Oksay, “Beslenmeye dayalı değildir bu düşüklük. Likitler vücudun dengesini sağlayan gruplardır. Vücudumuz için sodyum, potasyum, klor bunlar önemli likitlerdir. Bunların dengesi bozulduğu zaman zaten vücutta bir anormallik vardır. O yüzden dediğim gibi önce bir uzmana, doktora başvurulup altında yatan ciddi bir sorun var mı? Yoksa geçici bir şey mi diye kontrol edilmeli. Geçici bir sodyum düşüklüğü ise bir serumla ve gıda takviyesiyle düzeltilir. Sonrasında sorun teşkil etmez. Ama sürekli oluyorsa bunun altında yatan başka bir hastalık olabilir” diye konuştu.
SODYUM ZENGİNİ MADEN SUYU
“En önemli sodyum zengini besinin içeriğinde de olduğu için maden suyu olduğunu söyleyen Oksay, “Ciddi sodyum kaynağıdır maden suları. Günde 2 şişe içilmesi doğru- dur. Onun dışında kuruyemişler iyi sodyum kaynağıdır. Biber, havuç, süt, balık ve yer elması. Çoğu kişi bilmez ama yer elmasında iyi bir oranda sodyum vardır. Bunları tüketmekte fayda var. Doğada her besin aslında biz insanlar için yaratılmış. Kesinlikle hepsinin ayrı ayrı faydaları var. Bunları yeterli ve dengeli bir şekilde tükettiğimiz sürece zaten hastalığımız, vitamin mineral eksikliğimiz olmaz” ifadelerini kullandı.
“DENGELİ BESLENME ÇOK ÖNEMLİ”
“Sodyum eksikliğinin altında yatan kronik bir hastalık yoksa diğer rahatsızlıklarda olduğu gibi kötü beslenmeyle ortaya çıkıyor aslında” ifadelerini kullanan Oksay, “O yüzden mutlaka dengeli beslenmeliyiz. Her şeyden ölçülü bir şekilde almalıyız ki vücudumuz yeterli derecede vitamin ve mineral alsın. Ve organlar işleyişini sağlıklı bir şekilde devam ettirsin. Sodyum düşüklüğü eğer alta yatan çok ciddi bir sebep yoksa çok kötü bir durum değil. Dengeli beslenildiği zaman zaten yediğimiz her şeyde yeterli derecede vitamin ve mineral bulunuyor. Ama bunu altına basa basa söylüyorum. Altta yatan ciddi kronik bir rahatsızlık yoksa. Bunun için tabi ki uzman kontrolü çok önemli. Onun dışında ki şeylerde beslenmeyle zaten düzeltiriz” değerlendirmesinde bulundu.