Dünya Lenfoma Farkındalık Günü 15 Eylül
05 Ocak 2022

15 Eylül Dünya Lenfoma Farkındalık Günü

'Erken Teşhisle Lenfomadan Kurtulun'

15 Eylül günü 2004 yılından beri her yıl, tüm dünyada “Lenfoma Farkındalık Günü” olarak kabul edilmektedir. Çoğu zaman grip gibi belirtiler gösteren lenfoma, erken teşhis ve gerekli tedavilerin uygulanması halinde tamamen iyileşme sağlanan bir kanser türü olduğu için lenfoma konusunda bilinçlenmek son derece önem arz etmektedir.

Lenfoma, lenf bezi kanseridir. Hastalık, genellikle lenf bezlerinden ve bazen de herhangi bir organdan köken alan heterojen bir grup kanser türüdür. Lenf bezi kanserleri Hodgkin ve Hodgkin Dışı Lenfoma olmak üzere iki alt tiptir. Bunların da kendi içinde çok sayıda alt grupları bulunmaktadır.

Lenfomanın belirtileri nelerdir?

Boyunda, koltuk altlarında veya kasıklarda 'ağrısız yumru'; lenfomanın en önemli belirtilerinden olup, bireylerin kendi vücutlarını tanımaları ve sürekli kontrol etmeleri, erken teşhis açısından çok büyük bir önem taşır. Doktora gittiklerinde, özellikle lenfoma açısından kontrol edilmeyi istediklerini belirtmeleri de gerekir.

Ağrısız yumru(lar)a ek olarak yorgun-bitkin hissetmek, nezleye benzer sürekli devam eden semptomlar, ağrısız şişkinlik-çıkıntı, tekrar eden ateş, gece terlemeleri ve nedensiz iştah-kilo kaybı gibi lenfoma belirtilerinden birkaçı gözlemleniyorsa; derhal bir doktor ile görüşülmesi gerekir.

Lenfomanın çoğu tipinde, erken/doğru tanı ve güncel tedavi uygulamaları ile hastalıksız ve uzun süreli yaşam şansı söz konusudur.


Lenfomaya Neden Olan Faktörler

Genetik, immünsupresyon, çevresel faktörler, infeksiyöz ajanlar (viruslar, bakteriler) kimyasal ve fiziksel ajanlar, radyasyon, kemoterapi, kollajen doku hastalıkları, bağışıklık sistemi bozulması ve bağışıklık sistemi hastalıkları lenfoma gelişme riskini artırmaktadır.

Lenf bezesinde büyüklük (boyun, koltuk altı, kasık vb), vücutta 38 derece ve üzerinde ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, ciltte kaşıntı, halsizlik, yorgunluk, düşkünlük ve tutulan organa ait herhangi bir belirti görülebilir.

Lenfoma tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bir taraftan kanser tedavi edilirken diğer taraftan kanseri önleyici girişimler hayata geçirilmelidir. Lenfoma kür şansı olan yani tedavi sonrası tekrarlamayacak kanserlerden biridir. Güncel ilaç ve ışın tedavileri ile bazı lenfoma türlerinde %95’e kadar başarı sağlanabilir. Ağır seyreden bazı lenfomalarda ise kök hücre nakli ile yüksek başarı oranları sağlanabilir. Lenfoma tedavisinde dünyadaki ve Türkiye’deki çalışmaların amacı lenfomanın tansiyon, şeker vb. kontrol edilebilen kronik bir hastalık haline gelmesidir.

Lenfomada Tedavi Uygulamaları

Lenfoma tedavisinde eskiden sıklıkla hastane ortamında damardan verdiğimiz ilaç dönemi artık yerini evde, işyerinde ağız yoluyla alınabilen ilaç dönemine bırakıyor. Yani artık bazı lenfoma tiplerinde yeni bir döneme giriyoruz. Bazı lenfoma hastalarını artık ağızdan alınan haplarla yüksek başarı oranları ile tedavi ediyoruz. “Akıllı ilaçlar” dediğimiz moleküller sayesinde yan etkilerin çok azaldığı ancak etkinliğin bir o kadar arttığı yeni bir tedavi dönemindeyiz.

Kök Hücre ve Genetik Çalışmaları Lenfoma İçin Umut Vaad Ediyor

Pek çok hastalıkta olduğu gibi lenfomada da kök hücreler ve genetik çalışmalar umut verici düzeyde devam etmektedir. Genel hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler gündemde olacaktır. Artık bireyselleştirilmiş tedavi çağındayız. Hastanın ve hastalığının fotoğrafını çekip ona göre tedavi planlama şansımız var.

Bireyselleştirilmiş Tedavi Planı Lenfoma İle Mücadele Şansını Artırıyor

Lenfoma; aynı tip ve evreye sahip hastalar arasında bile belirgin farklılıkların görüldüğü heterojen bir hastalık grubudur. Hastaya doğru tedaviyi, doğru dozda, doğru zaman ve sıklıkta vermek asıl hedef olmalıdır. Bu bağlamda "bireyselleştirilmiş tedavi" dediğimiz daha güvenli, daha etkin ilaç ve tedavilerin hastanın genotipi ve bireysel gereksinimine göre verilmesi hedeflenmelidir.

Düzenli Aralıklarda ve Yeterli Dozda İlaç Tedavisi Almak Yaşamı Uzatıyor

Lenfoma tedavisinde yaşam süresi için en önemli göstergelerden biri ilk aylarda aldığı ilaçların toplam dozudur. Bu bağlamda uygun aralıklarda (iki, üç hafta) yeterli dozda (önerilen doz) ilaç almak gereklidir. Bu nedenle iki veya üç hafta aralıklarla verilen tedavi sürelerini tıbbi zorunluluk olmadıkça geciktirmemeye gayret edilmelidir.

Lenfomanın Ülkemizde Dünya Standartlarında Tedavi Şansı Var

Tedavide amaç ya yaşam süresini uzatmak ya da yaşam kalitesini artırmaktır. Bu bağlamda Türk tıbbında çok ileri düzeydeyiz. Hastalığın tedavisi için gerekli her türlü ilaca ve destek tedavilerine ulaşmak mümkün. Bazı batı ülkelerinde geri ödemede olmayan ilaçlara dahi ülkemizde makul sürede ulaşabiliyoruz.

Lenfoma Tedavisinde Psikolojik Destek Önemli

Lenfoma tedavisinde hastalara psikolojik destek her kanser tedavisinde olduğu gibi önemli ve gerekli. Psikolojik destek alan hastalar daha umutlu yaşadıkları ve hayata daha olumlu baktıkları için hastalığın tedavisinde başarı şansı da artıyor. Çünkü psikolojik olarak güçlü olan hastalar hem tedaviye daha uyumlu hem de kendilerine ve sağlıklarına daha özenli yaklaşıyor. Öte yandan psikolojik destek tedavileri immün (bağışıklık) sistemi güçlendirmekte, tedaviye uyumu artırmakta ve tedavinin başarısını artırmakta ve sonuçta kanseri yenmede önemli olmaktadır.

Şeker Hastaları Lenf Kanserleri Bakımından Daha Dikkatli Kontrol Edilmeli

Diabetes mellitus yani halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen tablo insan sağlığı üzerine çeşitli olumsuz etkilere neden olmaktadır. Dünyada lenf bezi kanserlerinde artış görülmektedir. Yakın zamanlarda yayınlanan çalışmalar, şeker hastalığının birçok kanser riskini artırdığını göstermektedir.

Şeker hastalığı olan kişiler normal sağlıklı kişiler ile karşılaştırıldığında, lösemi, lenfoma ve myeloma gibi kan, kemik iliği ve lenf bezi kanserleri gibi birçok kanser için risk faktörü olduğunu göstermektedir. Dünyanın çok saygın dergilerinden biri olan "Blood" son sayılarında Prof. Dr. Jorge J. Castillo şeker hastalığının lenfoma, lösemi ve myeloma gibi lenf bezi ve kemik iliği kanserler gelişme riskini artırdığını bildirmektedir.

Lenfoma Hastaları Yaşam Tarzlarını Değiştirmeli, Hayatın İçinde Aktif Olarak Yer Almalı

Rochester üniversitesinden Dr. Marshall Lichtman çalışmasında "Başarılı ve süregen kilo kaybı gelecekte lösemi, lenfoma ve myeloma gelişimriskini azaltmaktadır". Bu nedenle kilo kontrolünün süreklilik arz etmesi çok önemlidir.

Sağlık Bakanlığının obezite ve sigara ile mücadele programları da lenfoma ve diğer kanserlerden korunmak için son derece önemli. Obezite ile mücadele için hem spor hem de düzenli yeme alışkanlığı edinilmelidir.

Lenfoma hastalarının hayata sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışmalarının, aile ve arkadaş çevreleri ile daha sıcak ilişkiler içinde bulunmalarının hastalık ile mücadelede çok önemli avantaj sağladığını biliyoruz. Lenfoma hastaları tıbbi gereklilik olmadıkça toplumdan kendilerini soyutlamamalıdır. Hastaların gelecek kaygısı nedeniyle kariyer planlamalarından vazgeçmemeleri, sevdikleri işleri yapmaları, sevdikleri yemekleri yemeleri yani hayatı olabildiğince normal akışında yaşamalarını öneriyoruz.




lenfomasosyal.jpg